
Elagabalus (Heliogabalus) 218 ve 222 yılları arasında Roma imparatorluğu’nu yönetmiş ve 18 yaşında öldürülmüştür. Kısa süren imparatorluğuna rağmen karakteri ve sıradışı yönetim anlayışı ile tarihte yer edinmiştir. İngiliz ressam Alma Tadema’nın eserine konu olan eylemlerinden biri de; menekşelerle misafirlerini boğduğu andır. Resimde menekşe yerine gül kullanılmıştır. Gül, Roma’nın çöküşünü ve bozulmuş yapısını temsil etmektedir.
Resme ilk baktığımızda güllerin gerçekçi tasviri ilgimizi çekiyor ve hikayesini bilmediğimiz için resme olumsuz bir anlam yüklemiyoruz. Çünkü olay örgüsüne değil, olayın tek bir karesine hakimiz.
Aslında beynimiz de bunu yapıyor. Yaşadığımız olaylara ait kareler oluşturuyor ve o karelere bir anlam yüklüyor. Geçmişte yaşadığımız olaylara benzeyen durumlar yaşadığımızda da otomatik bir tepki vermemizi sağlıyor. Ancak aynı burada olduğu gibi karelere yüklenen anlamlar her zaman işlevsel olmuyor ve gerçeği yansıtmayabiliyor.
Bunu biraz daha yaşantısal bir örnek üzerinden açıklarsak; zoofobi (hayvan korkusu) şikayetiyle gelen bir danışanı düşünelim. Danışan kedilerden korktuğunu ifade ediyor. Geçmiş yaşantısı sorgulandığında hatırlayabildiği kadar geriye gittiğimizde 3-4 yaşlarındayken bahçelerinde bir kedinin ona doğru yürüdüğü ve sürtünerek yanından geçip gittiğine dair bir anısı var. Bunu anlatırken bu olayın kedi fobisi üzerinde etkili olmayacağını düşündüğünden önemsiz bir detaymış gibi anlattı.
Ancak olaya 3-4 yaşlarındaki bir çocuğun algılayışı üzerinden bakarsak; çocuğun gözlerindeki sahnede kedi oldukça büyük, korkutucu ve belirsizlik içeren bir canlı olarak algılanır ve kedi beynin duygu bölümüne bu şekilde kodlanır.
Peki, bu korkunun mantıksız olduğunu düşünen ve kedinin ona zarar veremeyeceğini bilen yetişkini alarm durumuna geçiren sürece daha yakından bakalım;
Prefrontal Korteks ve Limbik Sistem

Günlük deneyimlerimizin çoğu beynin bu iki bölümünün etkileşimi ile gerçekleşir. Prefrontal korteks mantıksal analiz, gelecek planlamaları ve kendi kendini kontrol etme işlevlerini yerine getirir. Limbik sistem, motivasyon ve duygudan sorumludur. Burada özellikle üzerinde duracağımız Limbik sistemin parçalarından biri olan, savaş-kaç ve donma tepkilerinden sorumlu olan korku ve öfke duygularında kilit bir rol oynayan Amigdala olacak.
Prefrontal korteks; olayları derinlemesine ve analitik ve karmaşık olarak düşünme, olayların nedenlerini ve geleceğe yönelik etkilerini anlama yeteneğine sahipken, Amigdala ve diğer Limbik yapılarda bu durum çağrışıma dayanır. Geçmiş deneyimlerin bize çağrıştırdığı anlamlar doğrultusunda tepki vermemize neden olur.
Beyin anatomisi ve evrimine bakıldığında; Limbik sistem yani orta beyin yapıları ilk evrimleşen kısımdır. “Sürüngen beyni” olarak da bilinir. Prefrontal korteks ise çok daha sonra, insan evrimi sırasında evrimleşmiştir.
Prefrontal korteks, bir problemi çözmek için bilinçli, yoğun, yavaş ve dikkatli düşünür. Amigdala ise otomatik, dürtüsel ve aşırı hızlı tepki verir. Buradaki tek bir anı yansıtan görüntüleri düşünün. Amigdala karşılaştığı tüm tehdit edici durumları aynı buradaki örnekte olduğu gibi karelere böler.
Kısacası; Prefrontal korteksiniz kedilerden korkmanın mantıksız olduğu mesajını veriyor olsa da Amigdala sizi o 3-4 yaşlarında gördüğünüz devasa boyuttaki belirsiz nesneye ulaştırarak alarm durumuna geçirir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu olan danışanlarda geçmişe dönüşleri tetikleyen mekanizma da budur. İş yerinde mobbinge uğrayan bir danışanın iş yerindeki telefonun sesiyle aynı zil sesine sahip telefonların sesini duyduğunda orada yaşadığı anılara dönmesi, saldırıya uğradığı odada bulunan belli renk ve desenleri bir başka ortamda gördüğünde midesi bulanan ve ortamdan kaçınan danışanlar… Aralarında nedensel bir bağlantı olmasa da beynimiz yaşadığımız olaylarla belli nesneleri, kokuları, tatları, renkleri bu anılarla eşleyebilir. Bunu Amigdalanın çağrışım yoluyla bilgiyi işlemesi üzerinden yapar.
Limbik sistemin sindirim sistemi, kalp atış hızı, nefes alma ve hormon üretimi gibi pek çok biyolojik işlevimizi etkileyen sinir ağları üzerinde etkisi bulunmaktadır.
EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing)
“Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme” anlamına gelen EMDR, 1987 yılında Dr. Francine Shapiro tarafından rahatsız edici düşüncelerin şiddetini azaltabildiğinin tesadüfen keşfedilmesi sonucu bulunmuştur. Dr. Shapiro bu etkiyi travmaya maruz kalan kişiler üzerinde bilimsel olarak incelemiştir. EMDR standart protokolleri olan bütüncül bir terapi yöntemidir.
EMDR teorisinin temelini oluşturan Adaptif Bilgi İşleme Modeli’ne göre; beynimiz yaşanan her anıyı dışarıdan gelen bir veri şeklinde duygu, düşünce, bedensel duyum ve imge (koku, tat, ses, görüntü) olmak üzere 4 farklı kanaldan kaydeder. Bu anılar birbirine bağlanarak anı ağlarını oluşturur. Zil sesi ve renk örneğinde olduğu gibi. Böylelikle o deneyimle ilgili öğrenme gerçekleşir.
Sistem normal bir şekilde çalıştığında ruh sağlığı ve gelişimi öğrenme ile desteklediği için adaptif ve uyumlu olarak kabul edilir.
Ancak travmatik veya rahatsız eden olaylar yaşadığımızda sistem bozulur ve yeni bilgilerin işlenip mevcut anı ağına entegre olmasına engel olur. Duygular, düşünceler, imgeler, sesler, beden duyumları yaşandığı haliyle depolanmaktadır. Bu nedenle bugün yaşanan bazı durumlar bu izole kalmış anıları tetiklerse, kişi o anının bir kısmını ya da bütününü yeniden yaşar gibi etkilenmektedir.
Burada hedef, geçmişte yaşanan anıların yeniden işlenerek duyarsızlaşmanın sağlanmasıdır. Daha basit bir dille ifade etmek gerekirse; yaşanılan travmatik anının olay örgüsü parçalıdır. Yani olay başlangıç ve bitişiyle bir bütün olarak hatırlanmaz. Tek bir kare ve o kareye dair duygu yoğunluğu vardır.
EMDR Protokolü

Başlangıçta danışandan semptomlar, sorunlara sebep olan anılar gelecekle ilgili hedefler alınır ve tedavi planı belirlenir. Hazırlık aşamasında danışan süreç hakkında bilgilendirilir. Tedavi planının oluşturulmasında danışanda travmaya veya rahatsız edici düşüncelere sebep olan hedef anı belirlenir. Bu adımda danışandan bu anının en rahatsız edici kesitini anlatması istenir. Bunu yaparken kokular, sesler, beden duyumları, ağzında oluşan tat gibi tam olarak o resmin içinde olmasını sağlayacak şekilde tarif etmesi istenir. Bu resmin danışanda kendi ile ilgili oluşturduğu negatif inanç belirlenir ve bunun üzerine çalışmaya başlanır.
Tedavi planından sonra duyarsızlaştırma aşamasına geçilir. Bu aşamada danışandan anıyı temsil eden resme ve kendi ile ilgili negatif inanca, hissettiği olumsuz duygulara ve beden duyumlarına odaklanması istenir. Danışandan işlemleme sırasında terapistin iki yöne hareket ettirdiği parmağını gözleriyle takip etmesi istenir. Danışanın zihninden geçenlere ve göz hareketlerine aynı anda dikkatini vermesi beynin sağ ve sol yarımküresini ilişkiye geçirir. Böylece duygu- mantık dengesi sağlanarak bilginin sağlıklı bir şekilde işlenmesi sağlanmış olur. Göz hareketleri haricinde titreşim ve ses ve ışıklı cihazlarla da aynı etkiyi görebilmek mümkündür. Göz hareketleri, ses ve titreşim yönteminin kullanılmasına çift yönlü uyarım diyoruz.
Beyin yaşantılardan gelen bilgiyi REM uykusu (Hızlı Göz Hareketli Uyku) sırasında işler. EMDR’da uygulanan çift yönlü göz hareketleri de benzer fizyolojik etkiyi uyanıkken sağlar. Böylece kontrollü bir şekilde yaşanılan deneyim tekrar işlenir. Terapist her göz hareketi setinden sonra danışana zihninden geçenleri sorar. Negatiften pozitif bilgiye doğru yönelim olduğunda duyarsızlaştırma aşaması tamamlanır. Yerleştirme aşamasında danışandan gelen pozitif bilgiyi pekiştirmek amacıyla birkaç set daha yapılır ve beden duyumları kontrol edilir. Olumsuz bir beden duyumu yoksa süreç tamamlanmış olur.
Rahatsız edici her bir anı üzerinde bu şekilde tek tek çalışılır. Danışan başlangıçta rahatsızlık seviyesini 0 ile 10 arası bir ölçekte 10 en fazla rahatsızlık seviyesini ifade edecek şekilde puanlar ve danışanın rahatsızlık seviyesi sıfırlanana kadar duyarsızlaştırmaya devam edilir.
2019 yılında yapılan bir araştırmada 30’un üzerinde randomize kontrollü çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmanın sonucu olarak EMDR’ın danışanların çoğunluğunun travma sonrası stres semptomlarını etkili bir biçimde azalttığı veya yok ettiği izlenmektedir. Genellikle psikolojik sorunları ile bağlantılı olan semptomlarda da (Endişe gibi) azalma sağladığı görülmektedir (De Jongh et al., 2019.)
“Beynin doğal iyileştirme sürecini tesadüfen bulduğuma inandım. Bu son on yıldır araştırmakta olduğum zihin ve bedenin nasıl birbirlerine bağlı oldukları konusu ile tam örtüştü. Göz hareketleriyle ilgili gözlemimin REM uykusu sırasında meydana gelen süreçlerle bir şekilde ilişkili olup olmadığını merak ettim. Rüya uykusu süresinde göz hareketleri kendiliğinden olduğundan ve çoğu kez hayatımızdaki durumlar hakkında daha iyi hissederek uyandığımızdan, belki uyanık olduğumuz zamanda da aynı etkiye sahip olabilirlerdi.”
Francine Shapiro
EMDR Hangi Sorunları Tedavi Edebilir?
EMDR’ye göre psikolojik ve/veya psikosomatik rahatsızlıkların birçoğu anılara bağlıdır. Klinik uygulama alanı genişlemiştir ve birçok sorunu başarılı bir şekilde tedavi ettiği görülmüştür.
• Kişilik Bozuklukları
• Panik Bozukluğu
• Kaygı Bozuklukları
• Depresyon
• Komplike Yas
• Disosiyasyon
• Rahatsız Edici Anılar
• Fobiler
• Ağrı Rahatsızlıkları (Migren, Fibromiyalji)
• Yeme Bozuklukları
• Performans Kaygısı
• Stres ile Başa Çıkma
• Bağımlılıklar (Alkol, Madde, İnternet gibi)
• Cinsel ve/veya Fiziksel Taciz
• Beden Algısı Bozuklukları
• Cinsel İşlev Bozuklukları
• Davranım Bozuklukları ve Özgüven Sorunları
• Kompleks Travma
Kaynakça
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Kaynak: Onedio
Bir yanıt bırakın